Aynı anda birçok yerde görülen ‘Hızır’ kadın! Dilencilerin yeni taktiği: ‘Dini böyle kullanıyorlar’

“`html

Betül Yasemin Kökbek / Milliyet.com.tr – İstanbul’un farklı noktalarında, yollarda, caddelerde veya metrolarda aniden karşılaştığınız bir orta yaşlı kadın var mıydı? Sosyal medyada paylaşılan görüntülerin hemen ardından bazı insanlar onun Hızır olduğuna inanırken, diğerleri bunun bir sosyal deney ya da gizemli bir durum olduğunu düşündü. Zira bu kadını görenler, onun birden fazla yerde aynı anda görülebilme yeteneğine sahip olduğunu iddia ediyorlardı. Sosyal medya platformlarında bir kullanıcının paylaştığı gönderinin altında, bu kadının kendisi gibi dilencilik yapan iki kardeşi olduğu yorumları da yer aldı. Ayrıca, bu uzun elbiseler giymiş kadının, yıllardır İstanbul’un farklı bölgelerinde bulunduğunu söyleyenler de oldu. Onunla en az bir kez karşılaşmış olanlar, kimliği belirsiz bu kadının diğer dilencilerden farksız olduğunu ve toplumun merhametini kötüye kullandığını düşünüyor. Birden fazla semtte görülmesinin altında yatan gerçekler ise bilinmiyor. Olayın detaylarını Av. Prof. Dr. Fatih Birtek, Milliyet.com.tr‘ye anlattı.

‘BU DURUM AHLAKEN SORUNLUDUR’

Dilenciliğin insanlık tarihiyle aynı yaştayken, bu durumun çeşitli toplumlarda bir meslek haline geldiğini belirten Av. Prof. Dr. Fatih Birtek, Dilencilik, kamu düzenini tehlikeye atan ve bir çok ciddi suçun ortaya çıkmasına neden olan toplumsal bir olgu haline gelmiştir. Suç amaçlı örgütler dilenciliği bir kazanç kaynağı olarak görüyor; dilencilikten yararlanan çocuklar ve kadınlar, zorla çalıştırma, fuhuş ve uyuşturucu ticareti gibi suçların nesnesi haline getiriliyor. Dolayısıyla dilencilikle bu tür suçlar arasında gri bir alan mevcuttur dedi.

Dilenciliğin (bireysel olarak) hukuki yönlerine de değinen Av. Prof. Dr. Birtek, bu davranışın Kabahatler Kanunu’nun 33. maddesi gereği ‘kabahat’ olarak adlandırıldığını ve idari para cezasının söz konusu olduğunu belirtti.

“Türk Ceza Kanunu’nun 229. maddesi; ‘çocukları ya da beden veya ruh sağlıkları itibarıyla kendilerini idare edemeyenleri dilencilikte araç olarak kullanmak’ eylemini suç saymakta ve bu duruma bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. Kendi başına dilenen bir kişi suç değil, kabahat olarak değerlendirilmiştir.” – Av. Prof. Dr. Fatih Birtek

Bireysel dilenmenin ‘ahlaki bir sorun’ olduğunu, dilencilikte çocuk veya bir hasta kullanılmasının bir tür istismar olduğuna dikkat çeken Av. Prof. Dr. Birtek, Kriminolojik açıdan, bilimsel araştırmalar gösteriyor ki dilencilik, ekonomik ve sosyo-kültürel sebeplerin yanı sıra yanlış dini referanslardan da besleniyor. Bu durum, dilenciliğin meşru ve masum bir eylem olarak algılanmasına neden olabiliyor. Ayrıca, bu alanda yapılan bilimsel araştırmalar, dilenciliği geçim kaynağı haline getiren aileler ile bu tür faaliyetlerin yaygınlaştığı toplumlarda güçlü bir bağlantı olduğunu ortaya koymaktadır.” dedi.

‘MANEVİYAT SUİSTİMALI OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLİR’

Dilenciliğin insanların manevi duygularını istismar etmekte ve hukuki sınırları aşmadan dolandırıcılık olarak tanımlanabileceğini belirten Av. Prof. Dr. Birtek, bunun ‘maneviyat dolandırıcılığı’ olarak adlandırabileceğini ifade etti.

Yardım etme duygusunun dilenciliği kolaylaştırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Birtek, “Günümüzde ‘modern dilencilik’ olarak adlandırabileceğimiz, sokaklarda veya trafik ışıklarında çiçek, kağıt mendil vb. satma ya da çalışıyor görünerek dilencilik yapma biçimleri de yaygınlaşmıştır” dedi. Ayrıca, televizyon veya sosyal medya platformlarında düzenlenen yarışmalarda, insanların çeşitli yollarla kendini acındırarak ödül talep etmesinin de bu hissiyatı artırdığını ve normalleştirdiğini söyledi.

Yardım etme isteği ile dilencilik arasındaki karşılıklı ilişki ve döngüye dikkat çeken Av. Prof. Dr. Birtek, “Dilenciler, insanların merhamet duygularına hitap etmektedir ve bu duyguyu kötüye kullanarak haksız kazanç elde etmektedir. Yardımsever insanlar da, dilenciliği destekleyerek bu kısır döngünün devamına katkıda bulunmaktadır.”

‘HAPİS YA DA PARA CEZASI SON ÇARE OLARAK GÖRÜLMELİ’

Ceza hukuku araçlarının -hapis ve para cezaları- herhangi bir sosyal olgunun önlenmesi adına son çare olarak kullanılması gerektiğini vurgulayan Av. Prof. Dr. Fatih Birtek, şu önerilerde bulundu:

“Sonuç olarak, bireysel dilenme kabahati ya da başkalarını dilencilikte kullanan suç açısından bakıldığında, bu olguların önlenmesi için en etkin yol, sosyo-ekonomik ve kültürel etmenlerin ortadan kaldırılması, yanı sıra yanlış dini inançların da düzeltirilmesidir. Gerçek ihtiyaç sahiplerinin resmi kurumlar (belediyeler ya da yardım kuruluşları) tarafından kayıt altına alınarak, onlara saygılı bir biçimde (alışveriş kartı gibi) yardım yapılması, dilenciliğin önüne geçebilir.”

GERÇEK SORUNLARA ÇÖZÜM ÜRETME ZAMANI

Hakkı olmayan kişilerin merhamet duygularını istismar etmesini engelleyecek önlemlere ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Birtek, Dilencilikte kullanılan çocuklar veya engelli bireyler için uygun koruma mekanizmalarının yürürlüğe konması büyük önem taşıyor. Bu konuda mevcut yasal düzenlemelere rağmen etkin uygulama sağlanmalıdır. Örneğin, dilencilikte kullanılan çocuklar için Çocuk Koruma Kanunu kapsamında koruyucu tedbirler devreye sokulmalı ve daha etkin bir şekilde hayata geçirilmelidir.

DİLENCİLER, YENİ BİR İMAJ MI YARATIYOR?

Sosyal medyada son günlerde konuşulan bu kadın, dilencilik üzerine ilginç tartışmalara yol açtı. Bazı kullanıcılar, dilencilerin gerçekte ‘mistik varlıklar’ olabileceğine dair yorumlarda bulunurken, bu fikrin küçük bir kitle tarafından sorgulandığı görüldü. Peki, bu inanışların gerçeklik payı var mı? Av. Prof. Dr. Fatih Birtek bu durumu şöyle değerlendirmekte:

Bu tür algı ve görsellik, özellikle meslek olarak dilenciliği tercih edenlerin kullanabileceği güçlü bir araçtır. Dilenciliği yasal suç olan dolandırıcılık suçuna yaklaştıran bu durum, aslında ‘kandırma’ ile ilgilidir. Bu açıdan bakıldığında, dilencilik bir meslek halini almıştır.”

Meslek haline dönüşen dilenciliğin devam edebilmesi için zamanla farklı algılar ve yöntemler geliştirebileceğine dikkat çeken Av. Prof. Dr. Fatih Birtek, sorunun gerçek çözümü için sebeplerin ortadan kaldırılması ve ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesinden sonra etkili idari ve hukuki tedbirlerin uygulanması gerekliliğinin altını çizdi. Özellikle dilenciliği bir meslek olarak sürdürenlerin, insanların manevi duygularını istismar edebilmek için sürekli yeni yollara başvurduklarını belirten Av. Prof. Dr. Fatih Birtek, bu süreçte hayırseverlik duygularının yanı sıra dini ve mistik anlayışların da sömürüldüğünü ifade etti.

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir